İnsanlık tarihine yön veren sadece savaşlar,
anlaşmalar, sınırlar, gündemde yerini alan olaylar değildir. Hatta aslında
bunların hiç biri değildir. İnsanlık tüm bunların yanında yaşadığı, gördüğü,
ruhuna ve bedenine etki eden her şeyden etkilenerek, böylelikle bir kültür
yaratarak kendisi yaratır tarihini. Kendi elleriyle yazar kaderini. Yönetimler her dönemden daha çok bugün
halkların tepkilerine duruşlarına ve taleplerine uygun hareket etmek
durumundadır. Hal böyleyken biz asla dünyada ülkemizde olan bitene oturduğumuz
yerden bakıp “ben ne yapabilirim ki”
duyarsızlığını gösteremeyiz. İnsanlar her zaman kendi içlerinde
oluşturdukları kültür, ahlak ve değerlerle ayakta kalmış ve bu halk kitlesinin
yönlendirmesiyle tarih sahnesindeki kısa-uzun dönemli, savaşcı-barışçıl,
barbar-medeni olarak sınıflanabilecek yeri elde etmiştir. Bu açıdan
baktığımızda saygıyı ve değeri hak eden kişiler büyük zafer kazanmış
komutanlardan çok o coğrafyada yetişen düşünür, şair, yazar, sanatçılardır.
İnsanların fikrilerine kültürlerine doğrudan etki eden hatta yıllar ötesine
bakan görüş ve deyişleri ile sanat hem yerel hem evrensel bir misyona sahiptir.
Yerelliği; kendi kültürünü yüceltmek, insanına halkına yol göstermekten
evrenselliği ise dünyanın ortak uygarlığını yükseltmek adına bir tuğla koymuş
olmaktan kaynaklanır.
Barış Manço bu yüce misyonun farkında ve kendinden
önceki büyük isimleri çok iyi şekilde tanıyan ve bilen ülkemizin sahip olduğu
en güzel değerlerin başında gelir. Tüm hayatını iyiliği, güzellikleri yaymak ve
bunu en güzel yöntemlerinden biri olan müzikle insanlara derdini anlatmaya
adamıştı. Bazı insanlar vardır alanı görevi ne olursa olsun onları büyük, usta,
üstat vs gibi nitelemelerle anmamızdaki neden onların ruhlarının yüceliği ve
bize bunu her soluklarında her adımlarında yansıtma çabalarının karşılığıdır.
Bu isimler dünyaya armağan edilmiş en kıymetli hediyelerdir. İnsanlığı umudu
geleceğe dair düşlerimizi ayakta tutan bu kimselerin bize vermeye çalıştığı her
şeyi duymaya, dinlemeye, okumaya,anlamaya ve
hayatlarımızda tatbik etmeye muhtacız. Kimi şiir, kimi resim-heykel,
kimi kitaplarla yaparken bunu Barış Manço müziği seçmiş. Bir Yunus Emre
sadeliğiyle imalara, kapalı anlatımlara gerek duymadan doğrudan söylemiştir
istediğini. Tüm şarkılarında görürüz bunu. Belki de bu yüzden bu kadar
benimsemiştir halk onu. Kendi dilinden kendi içtenliğindendir Barış Mançon’nun
dili. 7’ den 77’ye aynı sözcüklerle seslenebilmiştir.
Burada sayfalarca Barış Manço’nun büyüklüğünden söz
etmeye çalışacak halimiz de haddimiz de yok. Bu güzel insanları en güzel yine
kendi deyişlerinin anlattığını düşünüyoruz.
O yüzden onların ağzından yüreğinden çıkmış her söz önemli ve ders dolu
bizim için. Şarkıları, söyleşileri, konuşmaları bulabildiğimiz tüm kaynaklardan
onlara dair tüm alıntılar. Tam bu nedenle biz de “Barış Manço’yu anlamak”
derken onu tam olarak okumaktan, her mecrada bize anlatmak istediklerini
incelemek ve gerektiği gibi hayatımıza aktarmaktan bahsediyoruz. Bu amaçla
burada yıllar içinde Barış Manço ile yapılmış olan söyleşi ve röportajlardan
(kaynak belirterek) bir derleme hazırladık.
Her şeyden önce kimdir Barış Manço diye merak
edenler için Baki Günay’la 1998 yılında
yaptığı röportajından şu cevabı alıyoruz kendisinden;
“Üç cümleyle
özetleyecek olursanız Barış Manço kimdir?”
Özetleyemem ama gerekirse, Barış Manço şarkı söyler, ikincisi çocuk programı yapar, üçüncüsü dünyayı gezer.
Özetleyemem ama gerekirse, Barış Manço şarkı söyler, ikincisi çocuk programı yapar, üçüncüsü dünyayı gezer.
Peki
Barış Manço neden şarkı söyler?
Ben bu düşüncelerimi
bu dünyaya aktarmak için geldiğime inanıyorum. Bu düşünceler bazen müzik
eşliğinde daha güzel, daha şirin, daha hoş algılanıyor. Onun için bana verilen
bu nimeti kullandım. Ben her şeyi gayet iyi anlattığımı düşünüyorum.
Yine
aynı röportajında kendini tarif ettiği nitelikleri içindeki çocuk programı
yapmasındaki amacı da şu şekilde dile getiriyor üstat;
Benim tüm
söyleşilerimde söylediğim bir şey var: Kimse dünyaya sebepsiz gelmiyor. Yaradan
bizi belli işleri yapsın diye göndermiş dünyaya benim inancım bu. Dolayısıyla
çocuklara hizmet etmek de benim görevlerim arasında bunun kararı verilmiş zaten
Çocuklar
söz konusu olunca bir söylenecek birkaç sözü daha var elbet;
Benim içimdeki çocuk
hiç büyümüyor zaten hep birlikteyiz onunla. Allahtan ayrılmıyoruz kendimin
büyümediğini hissettiğim için çocuklarla hep birlikteyim.
İyi ki
büyümedi içindeki çocuk Barış Abi, iyi ki şarkılarınla o müthiş enerjinle bizim
içimizdeki çocuklara da seslendin yıllar ötesinden. Sahi Baki Günay da merak
ediyor olacak ki bunu Barış Manço’nun müziğindeki gençliğin, enerjinin sırrını
öğrenmek istiyor.
"Müziğinizdeki
gençlik iksiri nedir?"
Beni bir şey ayakta tutuyor: Bana yukarıdan enerji geliyor. O enerjinin de nereden nereden geldiği biliniyor. Gerçi işte o gücü gönderen, benim hala ayakta kalmamı istiyor
Beni bir şey ayakta tutuyor: Bana yukarıdan enerji geliyor. O enerjinin de nereden nereden geldiği biliniyor. Gerçi işte o gücü gönderen, benim hala ayakta kalmamı istiyor
Peki çok
zor mu onun gibi pek çok alana hakim, kültürlü, araştırmacı bireyler olmak? Bu
noktada da ders gibi bir cevap geliyor;
Tek konuya kilitlenen
insanlardan hoşlanmıyorum ben. İnsanın çok daha geniş bir dünyası olmalı.
Gelelim
Barış Manço tanımlamasındaki üçüncü madde olan Dünyayı gezme meselesine;
"Ekvator’dan
kutuplara, 5 kıtada 140 değişik yörede 800.000 km’ye yakın yol katettiniz. Neyi
arıyordunuz?"
Yani benim derdim
dünyayı gezmek falan değil. Öyle bir kaygım yok. Kimse evinin sıcak rahatlığı
varken, öyle kutuplara, ekvatora gidip dolaşmaz. Ben insanlar arsında iletişim
köprüsü kurmanın yaşamımdaki görev olduğuna inanıyorum
Barış
Manço şarkılarıyla, söylemleriyle 7’den 77’ye, Japondan Afrikalıya herkese
hitap edebilmiş hepsiyle gönülden bir iletişim kurabilmişti. Bunu nasıl
sağladığı ise aynı röportajda yer alan şu satırlarda gizli;
Ben bu dünyaya müzik
yapmak için gelmişim. Bu özelliğim var ve ben bunu kullanıyorum. Gösterdiğimiz
tatlı dil sayesinde kolayca insanlara ulaşabiliyorum. Afrika’daki bir kabileye
gitmiştim ilk hareketim gülümsemekti, insan gülen bir hayvandır. Diğer canlı türleri
gülemiyorlar ama insan gülebiliyor. Hayvanlar da ağlıyorlar ama gülemiyorlar,
ben gülüyorum. Allahın bize verdiği en büyük özellik gülmektir. Ben gülüyorsam
insanlara yaklaşabiliyorum
Onu
tarihimizdeki büyük isimlerden biri yapan en önemli özelliklerinden biri
tevazusu elbette. Bunu en somut haliyle aşağıdaki soruya verdiği cevaptan
anlayabiliyoruz;
"Mevlana kendini,
bir ayağı hak üzerinde sabit, öbür ayağı bütün dünyayı dolaşan bir pergele
benzetiyordu. Çağdaş bir Evliya Çelebi ve Yunus Emre olarak ayağınızı hangi
noktada sabit tutuyorsunuz?"
Estağfurullah; sorunu kabul ediyorum ama cevabımı böyle yayınlarsan sevinirim. Bana böyle sorular sormayın; beni çok büyük kişilerle karşılaştırıyorsunuz. Estağfurullah deyip diğer soruya geçiyoruz. Allah razı olsun diyorum. Bu isimler çok büyük isimler. Onlarla aynı coğrafyayı aynı kültürü ve kimliği paylaşmak zaten benim için ayrı bir onur. Ha ileride benim torunlarımın torunu benim büyük bir dedem varmış, çok da sağlam bir adammış derse onun gururu bana yeter.
Estağfurullah; sorunu kabul ediyorum ama cevabımı böyle yayınlarsan sevinirim. Bana böyle sorular sormayın; beni çok büyük kişilerle karşılaştırıyorsunuz. Estağfurullah deyip diğer soruya geçiyoruz. Allah razı olsun diyorum. Bu isimler çok büyük isimler. Onlarla aynı coğrafyayı aynı kültürü ve kimliği paylaşmak zaten benim için ayrı bir onur. Ha ileride benim torunlarımın torunu benim büyük bir dedem varmış, çok da sağlam bir adammış derse onun gururu bana yeter.
Ve tabiî
ki onun şarkılarının temel kaygılarından biri Türkçe. Sanırım şarkılarında en
çok deyim ve atasözünü kullanan sanatçı Barış Manço. Bu deyişlerle birlikte Adeta unutlamaya yüz
tutan Anadolu kültürünü, ahlakını da anlatmaya çalışıyor herkese. Özellikle dil
konusundaki hassasiyetini ise şu sözlerinden anlayabiliriz rahatlıkla;
Türkçe’nin konuşulduğu
bütün coğrafyada çok rahat algılandığı için her coğrafyadan bir parça
bulabiliyorsunuz. Bunu söyleyebiliriz: Parçalarında Türk’ün tarihinde nefes
aldığı her coğrafyada bir parça bulabilirsiniz. Bu benim genlerimde var.
Ellibeş yıllık yaşamımın büyük bir bölümünü yabancı ülkelerde konuşarak ve
yaşayarak geçirdim.Ona rağmen hala kendi dilimden, kendi dinimden ve halkımdan
kopamadım.
Bizim oturup kendimize
sormamız lazım. Sen bu toprakların sana verdiği kültürü dilin ve dinin ne
olursa olsun.reddedecek misin, reddetmeyecek misin ?
1998
yılında yapılan röportajda gündeme gelen şu sorunun ve cevabını 2015
Türkiye’sinde çok farklı olduğunu kim iddia edebilir ki?
"Şu anda gündemdeki
popçular Türkiye’nin koşullarını ne kadar yansıtıyor?"
Türkiye’de spor neyse
müzik de odur.Türkiye’yi idare edenler ne kalitedeyse, müzik de odur.
Türkiye’nin bakkalı ne kadar namusluysa, pop da odur.
Bu imparatorluğu biz
yapan değişik unsurların birbirine saygısından kaynaklanan bir ortamdan
geliyorum ben
Bu ülkede garip bir
paradigma var. Bilmeden konuşuyor insanlar. İslami tarihimizi bilmiyoruz. Hala
kalkıp kendi toplumumuzu ona buna göre ölçüyorlar
Ömrü
boyunca olduğu gibi vefatından sonra da hakkıyla onun milletimize verdiği
emeklerin karşılığını ödeyemedik ona. Layık olduğu şekilde ağırlayamadık
kocaman yürekli uzun saçlı adamı bu koca dünyada. Onun beklediği tek şey ise
sadece bizler tarafından bilinmek anlaşılmaktı;
"Leo Pold Şövalyesi
nişanı başta olmak üzere ikiyüzü aşkın ödülün sahibi olarak insana
verilebilecek en büyük ödülün ne olduğunu düşünüyorsunuz?"
Zor bir soru. Daha doğrusu cevabı var ama herhalde bir insanın ödülü yaşamında verilmiyor. Sonuçta insanın bıraktığı mezar taşında ne yazdığı önemli. Ben bir şey beklemiyorum ha şöyle bir beklentim var: Ortaya bir şeyler koyuyorsam bunların ileriki kuşaklar tarafından bilinmesini istiyorum
Zor bir soru. Daha doğrusu cevabı var ama herhalde bir insanın ödülü yaşamında verilmiyor. Sonuçta insanın bıraktığı mezar taşında ne yazdığı önemli. Ben bir şey beklemiyorum ha şöyle bir beklentim var: Ortaya bir şeyler koyuyorsam bunların ileriki kuşaklar tarafından bilinmesini istiyorum
Röportajın
sahibi fark ettiğimiz suçumuzu anlamış ve bunun telafisinin yolunu aramışçasına
soruyor Barış Manço’ya;
"Gelecek kuşakların
sizi nasıl anmasını istersiniz?"
Ben kendimi gelecek kuşaklara anlatamayacağıma göre belgeler kalacak. Bak şimdi Dede Efendi’yi biliyoruz, tanıyoruz. Ama Dede Efendi’nin babası kimdi bilmiyoruz. Ölen ölüyor, ama kafamızda yaşıyorsa o zaman sağdır dedelerimiz.
Gerçek
sanatçı nasıl olmalıdır? Sorusunun tüm dünyaya karşı kanlı canlı örneği olan
Barış Manço Hey Dergisinde 1976 yılında yayınlanan bir röportajında topluma
karşı görevini şu şekilde tanımlamıştır;
Müziğimi doktrinler
üstü, ideolojiler üstü tutmak çabasındayım. Kendi müziğimi, “Bu da Türk
müziklerinden biridir” diye Batılılara sevdirmeye çalışıyorum. Şayet bu bir
görevse, benim görevim budur.
1999
yılında Mehmet Gündem’in Siz bir radikal misiniz? Sorusuna cevabı
hayatının da iki sözcüklük özetidir aslında;
Hayır ben bir Barış Çelebiyim.
Hayır ben bir Barış Çelebiyim.
Barıştan
bahsetmişken aynı röportajdan Barış konusunda şu sözlere de kulak verelim.
Başlığımızın “Barışı anlamak” olduğunu da hatırlayarak;
Dünya
bir türlü savaştan kurtulup barışa kavuşamadı; ama ben kendimle, toplumla,
tabiatla ve tarihle devamlı barışık yaşadım
Allah, her insanı birtakım kabiliyet ve
donanımlarla dünyaya gönderir. Bana da çok şükür ki 'barış arama' ve 'barışık
kalma' kabiliyeti vermiş.
Kendimle barışığım, ama bunun bir sebebi de
gerektiği yerlerde kendimle çatışmaya girebilecek cesareti taşımamdan
kaynaklanıyor. Fakat tüm bunlar hayatın, varlığın ve varolmanın anlamını
ararken karşımıza çıkıyor.
Hayatın
anlamını aramak. Hepimizin özünde sahip olduğu nihai amacı böylece cümle
arasında hatırlatıveriyor Barış Manço büyük bir ustalıkla. Ve tecrübeli
gazeteci Mehmet Gündem de atlamıyor bu detayı ve merakla cevabını beklediğimiz
soru geliyor peşinden; "Nedir hayatın
anlamı?"
Her insanın bir misyonu vardır bu dünyada.
İşte o misyonu kavramak ve o misyonu en güzel şekilde ortaya koymaktır hayatın
anlamı.
Barış Mançonun misyonu neydi peki?
Barış ve sevgi. Çünkü sevgisiz barış ve
barışsız da sevgi olmaz. Hayatım boyunca bunu, önce kendimde yaşamaya ve sonra
da insanlara anlatmaya çalıştım. Bugüne kadar kimseyle değil sadece
kendimle yarıştım.
Bu kubbede hoş bir seda
bırakabilmek için çalışıyorum
Bir
başka röportajında iletişim en güzel yolunu anlatırken “insan gülen bir
varlıktır” diyen Barış Manço insan olmanın diğer niteliklerini de belirtmeden
de duramıyor bize aynı cümlede verdiği büyük nasihatle;
İnsan aynı zamanda
düşünen ve hisseden bir varlık. Sanıyorum düşünerek ve hissederek yaşamak
gerekiyor
Ve
tarih. Anadolu kültürüyle tarihiyle en çok beslenen isimlerden biri olan Barış
Manço’nun pek tabiî ki bu konuda da söyleyecek sözü var;
Bizim millet olarak tarihten gelen çok zengin
bir mirasa konduğumuz kanaatindeyim. Bu noktada ben Barış Manço olarak
mirasyedi olmak yerine, bugünün hayatına ve gelecek nesillerin hayatına pozitif
etki yapabilecek eylemlerin peşinde olmayı seçtim
Bilen
bilir çok hızlı ve düzgün konuşurdu Barış Abi, hayatı gibi çabuk ve seriydi
sözcükleri de. Bu hıza işaret ediyor Mehmet Gündem. Bunun üzerine şu sözler
dökülüyor ustanın dudaklarından;
Acelecilikten bahsettiniz, evet benim acelem
var, çok fazla vaktim yok. Yapılacak çok iş var. Hızlı ve seri konuşurum, çünkü
konuşmakla vakit kaybetmek yerine bir an önce o düşündüklerimi hayata geçirmek
isterim. Hayat sürprizlerle dolu...
Muhattap
Barış Manço olunca konu yine yıllar boyunca verdiği emeklerle bulunduğu noktada
hakkettiği değeri görüp görmemesine geliyor. Mütevazilik yarışında bayrağı
kimseye kaptırmayan sanatçımız yine bizi şaşırtmayan yanıtıyla hem büyüklüğünü
hem bundan sonrası için bize düşen görevi anlatıyor en içten sözleriyle;
"Biz sizi tevazu ve
içtenliğinizle tanıyoruz. Her sanatçı, toplumun kendisini baş tacı etmesini
ister... "
Bir şartla bunu istemeye hakkı olur sanatçının; onun da toplumu baş tacı etmesi ve bunu en yalın haliyle göstermesi şartıyla. İyi niyetli, samimi ve içten bir insan olduğumu düşünüyorum. Bana ulaşmak, benimle konuşmak kolaydır. Sanata kırk yılımı verdim. Beni mahcup etmeyecek eserler ortaya koydum. İddialı olmadım; ama otuz yıl önce bestelediğim, söylediğim bir şarkı bugün hâlâ aynı coşkuyla dinleniyor. Sanatla başladım hayata ve sanatçı olarak bitirmek istiyorum. Siyaset aklımdan geçmiyor. Niye geçsin ki, ben şimdi iyi bir noktadayım. Konuştuğunda sözü dinlenen ve halkı tarafından oldukça sevilen biriyim. Aradığım şey geniş kitlelere seslenmek ve onlardan bir ses duymaktı. Bir usta olduğumu söyleyenler de oldu; ama ben buna ‘estağfirullah’ dedim. Hayatım boyunca da, ustayım, sanatçıyım gibi iddialarda bulunmayacağım. Benden sonra insanlar benim için böyle güzel şeyler konuşurlarsa, buna da çok memnun olacağımı itiraf etmeliyim.
Bir şartla bunu istemeye hakkı olur sanatçının; onun da toplumu baş tacı etmesi ve bunu en yalın haliyle göstermesi şartıyla. İyi niyetli, samimi ve içten bir insan olduğumu düşünüyorum. Bana ulaşmak, benimle konuşmak kolaydır. Sanata kırk yılımı verdim. Beni mahcup etmeyecek eserler ortaya koydum. İddialı olmadım; ama otuz yıl önce bestelediğim, söylediğim bir şarkı bugün hâlâ aynı coşkuyla dinleniyor. Sanatla başladım hayata ve sanatçı olarak bitirmek istiyorum. Siyaset aklımdan geçmiyor. Niye geçsin ki, ben şimdi iyi bir noktadayım. Konuştuğunda sözü dinlenen ve halkı tarafından oldukça sevilen biriyim. Aradığım şey geniş kitlelere seslenmek ve onlardan bir ses duymaktı. Bir usta olduğumu söyleyenler de oldu; ama ben buna ‘estağfirullah’ dedim. Hayatım boyunca da, ustayım, sanatçıyım gibi iddialarda bulunmayacağım. Benden sonra insanlar benim için böyle güzel şeyler konuşurlarsa, buna da çok memnun olacağımı itiraf etmeliyim.
Kıymet
bilmezliğimizi bizi incitmeyecek en naif anlatışla bize gösteren Barış Abi her
cümlesi ders niteliğinde şu satırları ekliyor ayrıca açıklamalarına. Aynı
zamanda dünyada kalıcı barışın ve huzurun anahtarını sunuyor tüm insanlara;
Bizler genel anlamda
elimizdeki şeylerin kıymetini onu kaybettikten sonra anlıyoruz; ama iş işten
geçiyor çoğu kere. İhtiraslarımız, hırslarımız insani değerlerimizin, insana
yaraşır kabiliyetlerimizin önüne geçiyor. Hayatın ve dolayısıyla kendimizin
fani olduğunu unutmazsak, elimde ne kadar olduğunu bilmediğimiz zamanı kendimizi
gerçekleştirmeye ve eser ortaya koymaya ayırırız. Hayatın böyle kavranıldığı
bir toplumda, bir ülkede, bir dünyada da sevgi ön plana çıkar.
Peki
Ölüm ne demektir Barış Çelebimize göre? Yanıt çok kısa,net ve tokat gibi;
Ölüm, yaşam denen
rüyadan uyanmaktır.
Ve ölüme
dair unutulmayacak vasiyet niteliğinde sözlerinden bazıları;
Yolculuk sürekli var
ve sıramız gelince hepimiz yolcuyuz
Biz nasıl yaşamışsak
ona göre eserler bırakmışızdır geriye
. İnsan ne zaman ölür
biliyor musunuz? Fizik varlığınız itibarıyla bu dünyadan ayrılınca ölmüş
olmazsınız. İsminiz ne zaman artık anılmıyorsa bu dünyada, o gün hem ölmüş hem
de unutulmuş olursunuz.
Röportajın
sonlarına doğru bir yandan
hayatının genel bir değerlendirmesini
yapıyor ve vurucu finaliyle şöyle sesleniyor Barış Manço hepimize;
Daha güzel imkanlar sunarak daha huzurlu bir dünya kuralım istiyorum çocuklar için
Taraf olduysam sadece
ve sadece ‘insanın’ tarafında oldum. 7’den 77’ye bu ülkenin tüm insanlarına
aynı gözle baktım ve hepsini sevdim. Dedim ya ben hep sizin şarkınızı söyledim.
Biliyorum ki, sanatçıya sevginizi ne kadar çok hissettirirseniz, o zaman o
sanatçı ortaya çok daha güzel eserler koyar. Çıkmaz sokağa girmeden gösterelim
ve hiçbir insandan esirgemeyelim sevgilerimizi. Üç-beş günlük dünya hayatı
değmiyor hiçbir kavgaya...
1997
yılı. Micheal Kuyucu röportajından Barış Manço’nun kendi müzik tanımlamasını
şöyle dinliyoruz;
"Barış Manço
müziğini nasıl tanımlıyor?"
Benim yaptığım müzik gerçek anlamda pop müziği değil, hiçbir zaman pop müziği yapmadım, daha çok etnik özellikleri olan bir rock müziği yaptık biz, zaten bugün acısından dönüp bakarsan o, otuz beş kırk seneye bugün ayakta kalanlar hep etnik kökenli müzik yaptıkları için ayakta kalmayı başarmışlardı.
Benim yaptığım müzik gerçek anlamda pop müziği değil, hiçbir zaman pop müziği yapmadım, daha çok etnik özellikleri olan bir rock müziği yaptık biz, zaten bugün acısından dönüp bakarsan o, otuz beş kırk seneye bugün ayakta kalanlar hep etnik kökenli müzik yaptıkları için ayakta kalmayı başarmışlardı.
Benim her şarkımın bir
hikayesi vardır.
Bir şeyler edinmek
isteyen yaptıklarıma baksın onlar ortada
Barış
Manço bundan 18 yıl önce içinde bulunduğu duygusal atmosfer sorulduğunda şu
yanıtı veriyor röportöre;
Ben şimdi görevini yapan bir insanın sahip olduğu bir gurur içinde çok doğru bir yerde olduğumu hissediyorum. Birinci misyon insana sevgi vermektir, sevgiyi müzikle, şarkı ile verebilirsin, birinci görevin sevgiyi insanlara ulaştırmaktır, bu ulaştığı sürece şarkılarını dinlemek, öğrenip söyleyebilmek için çalışır insanlar. Biliyor musun, ben bu şekilde benim şarkılarımı söylemek için Türkçe öğrenen Hollanda’lılar biliyorum, İsveç’liler tanıyorum, sonuçta önemli olan insanlara sevgiyi iletmek benim birinci görevim bu. Tabii ki bu da insanlara gönül yolu ile direk kalplerine ulaşmak biçiminde olmalıdır, işte benim esas misyonum bu...
Ben şimdi görevini yapan bir insanın sahip olduğu bir gurur içinde çok doğru bir yerde olduğumu hissediyorum. Birinci misyon insana sevgi vermektir, sevgiyi müzikle, şarkı ile verebilirsin, birinci görevin sevgiyi insanlara ulaştırmaktır, bu ulaştığı sürece şarkılarını dinlemek, öğrenip söyleyebilmek için çalışır insanlar. Biliyor musun, ben bu şekilde benim şarkılarımı söylemek için Türkçe öğrenen Hollanda’lılar biliyorum, İsveç’liler tanıyorum, sonuçta önemli olan insanlara sevgiyi iletmek benim birinci görevim bu. Tabii ki bu da insanlara gönül yolu ile direk kalplerine ulaşmak biçiminde olmalıdır, işte benim esas misyonum bu...
Yıl 1987
Seyfullah Türksoy Barış Abiyle yaptığı röportajında onu Barış Manço yapan
şarkılarındaki gizemi şu soru ile bulmak istemiş ve Barış abi Türk kültürüne
olan sıkı bağlılığını bir kez daha ifade etme imkanını böylece yeniden
bulmuştu;
"Barış Bey,
şarkılarınızda hep bizden bir şeyler var. Bizi, bizim değerlerimizi
anlatıyorsunuz. Kendi motiflerimizi işliyorsunuz. Böyle bir yolu seçmenizin
sebebi nedir?"
Bu soruyu, daha önce çeşitli gazetelerden ve dergilerden gelerek 10-15 defa sordular. Hepsine de aynı cevabı verdim: Ben, benim. Ve benim olanı anlatacağım. Bunun için de kendimle, kendi kültürümle ilgili şeyler söyleyeceğim. Çünkü ben İngiliz değilim, Alman değilim, Fransız değilim. Tabii bir şeyler anlatırken, karşıdaki insanlara da faydalı olacak bir şeylerin anlatılması gerektiğine inanıyorum.
Bu soruyu, daha önce çeşitli gazetelerden ve dergilerden gelerek 10-15 defa sordular. Hepsine de aynı cevabı verdim: Ben, benim. Ve benim olanı anlatacağım. Bunun için de kendimle, kendi kültürümle ilgili şeyler söyleyeceğim. Çünkü ben İngiliz değilim, Alman değilim, Fransız değilim. Tabii bir şeyler anlatırken, karşıdaki insanlara da faydalı olacak bir şeylerin anlatılması gerektiğine inanıyorum.
Tarih
bilincine ilişkin ders niteliğinde bu açıklamaları da yine aynı röportajda
geçmektedir, biz gençlere de bilinçli olarak tarih öğrenme ve bu gözlükle
geleceğe bakma sorumluğunu verir Barış Manço;
Şuna inandım ki,
geçmişi bilmezseniz geleceği anlayamazsınız. Veya yarına hazır olamazsınız.
Bugünü ise hiç anlayamazsınız. Geçmişi bilmek gerekir görüşündeyim. Benim
parolam şudur: Eskiyi bil, bugünü yaşa, yarına hazır ol…
Aramızdan
ayrılmasına henüz 12 yıl varken bile şarklarının onlarca yıl sonraya kalıp
değil birkaç milyon on milyonları etkileyeceğini bilmiyor gibidir. Vadeye
itirazımız yok Barış Abi ama sen zaten daha önce söylediğin gibi adın
anılmadığı ana kadar-ki bu sonsuza dek sürecek hep bizimle yaşayacaksın. Ve biz
hep senin şarkılarından bir şeyler almaya çalışacağız;
Biraz daha yaşamayı
isterim. Çünkü yarım kalan bir yığın işim var. En azından yazdığım şarkılarla
birkaç milyon insana bir şeyler verebilirim. Tabi vade gelmişse yapacak bir şey
yok.
Mehmet
Gündemin “Bu bir veda sohbeti olsaydı nasıl seslenmek istediniz bize?” sorusuna kendi şarkısıyla şöyle yanıt
veriyor Barış Manço. Kim bilebilirdi ki aynı yıl içinde ona veda ettiğimizde
milyonlarca insanın da ona bu dizelerle hoşça kal diyeceğini? Unutmadık
be Barış Abi, Unutamadık seni…
Dün yine yapayalnız
Dolaştım yollarda
Yağmurlarda ıslanan
Bomboş sokaklarda
Unutmak kolay demiştin
Alışırsın demiştin
Öyleyse sen unut beni
Yeter ki benden isteme
Gözlerimde yaş, kalbimde sızı, unutmadım seni...
Unutamadım, unutamadım ne olur anla beni...
Kaynaklar
MİCHEAL KUYUCU 1997-http://www.barismancomix.com/biyografi/roportajlari-michaelkuyucu.php
MEHMET GÜNDEM 1999-http://www.barismancomix.com/biyografi/roportajlari-mehmetgundem.php
HEY DERGİSİ 1976-http://www.barismancomix.com/biyografi/roportajlari-heydergisi.php
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder